Yıldız, Ali’nin trajik ve sır dolu ölümünden sonra, yasemin kokulu yaz akşamları ve gençlik anılarıyla dolu o yarımadaya bir daha dönmeme kararı almıştı. İstanbul’da, gecesini gündüzünü verdiği işi dışında neredeyse münzevi denebilecek bir yaşam sürerken, bir sabah aniden her şeyi bir kenara bırakıp yarımadanın en küçük ve sakin koyunda yer alan evine dönerek geçmişiyle yüzleşmeye karar verdi.

Son yıllarını karanlık ve dalgalı sularda dibe batmadan yüzmeye çalışarak geçiren Yıldız’ı, içindeki sese kulak verip bu kararı almaya iten nedenlerden biri, belki de yeni tanıştığı Cihangir’in yardımıyla bu karanlık dehlizden kurtulabilme ve yeni bir başlangıç ümidiydi.

Aslı Yağcı Keskin, ilk romanında bizi yarımadanın heyecan, sürpriz, aşk ve sırlarla dolu yokuşlarında dolaştırıyor.