Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin içinde bulunduğu kafile, öyle güçlü bir maneviyat ile yola çıkmıştı ki onları durdurabilmek, yollarından saptırabilmek imkânsız idi. Amansız düşman Yezîd ve onun vicdan yoksunu askerleri, bu Hak yolcularının karşısında korkudan tir tir titreseler de yüz misli olan sayılarına güvenerek üzerlerine saldıracaklar; kılıçlarının gücünün yetmeyeceğini anladıklarında bu kafileyi, Kerbelâ Çölü’nün ortasında susuz bırakacaklardı. Fırat Nehri’nin suyu, Peygamber evlatlarına can olamayacaktı. Ancak şehitlik mertebesine ermek, susuzluklarını kana kana gidermelerine vesile olacaktı.
Murat Sertoğlu; Kerbelâ adlı eserinde tarihin kara lekesi Kerbelâ faciasını anlatmakta, isimleri pek fazla zikredilmeyen nice Kerbelâ şehidinin kahramanlıklarını ortaya koymakta, Hazreti Muhammed ile Hazreti Ali arasındaki sarsılmaz güven ve sevgi bağını hissettirmekte, bugüne uzanan mezhep farklılıklarının kökenine inmekte ve tüm bunları en yalın anlatımla okuruna sunmaktadır.
Sertoğlu’nun akıcı anlatımı ve derin betimlemeleri, kelimelerin âdeta birer görüntüye dönüşmesine vesile olmakta ve okuruna bir seyir keyfi sunmaktadır.
“Yeryüzünde şimdiye kadar vuku bulan hiçbir felaket, hiçbir musibet; Kerbelâ faciası kadar şiddetli olmamıştır. Vallahi Hüseyin şehit olduğu zaman yedi kat eflak kan ağlamıştır.”