Zan ipliğinden örülü gömleği çıkarttım üzerimden. İnanç kumaşına sarındım. Ne kadar atlas libas varsa dolabımın raflarında, tek tek yere çaldım hepsini. Hayret abasını aldım omuzlarıma.
Birazcık gayretime, dost geldi. *Yürü!* dedi, *Ey seyyah-ı aşk, aşk gülünün dikenli yollarında yürü.* Ve gördüm ki dostça yüreklendirilir bu yolda yürümek isteyen.
Elimi tuttu bir peri ve *Cesur ol!* dedi bana, *Cesaretle adımla aşkın yollarını ve gözü pekçe dal sularına .* Önümde uzanan kıyısız sularına bakakaldığım aşkın pek ürkütücüydü derinliği ve bilinmez...
Gün gülüşlü güzel tamamladı perinin sözlerini, *Çünkü cesaret işidir sevmek ve aşk, yalnızca derinlerinde söyler gizini.* Ve derinlere indikçe aralandı perde. Yükseldikçe derinlikte aşıkların kalpleri, tüm güzellerin güzeli açtı peçesini.
Öldüm ve dirildim görünce
Böylece başladı dönüş,
Kendimden yine kendime.