Tükendi
Stok AlarmıOkuyucu, kitabın başlığını garip karşılayabilir. Haklıdır da. Çünkü toplumun, dînini öğrenebileceği kurumların, eğitim ve öğretimin yetersizliği böyle bir sonucu doğurmaktadır. Türk insanı, bir fetret dönemi yaşamıştır ve halen yaşamaya devam etmekteyiz. Bunun için Türk toplumunun kahir çoğunluğu İslâm dîniyle ya ilgilenmemekte yada sadece aileden ve çevreden duydukları ve gördükleriyle yetinmektedir. İslâm dininin kitabı olan Kur`an`dan bir hüküm, bir direktif duyduğu veya gördüğü zaman da şaşırmaktadır. Halbuki inandım dediği Kur`an`a muttali (haberli, bilgi edinmiş) olsa hayret etmeyecektir. Çünkü Kur`an; inanmış, iman etmiş bir insanın îmanını diri tutma adina, "Ey iman edenler! Îman edin!" diyerek, îman meselesinin hassasiyetine dikkat çekmektedir. Kendisini müslüman kabul eden bir kimse beş vakit namazda en az kırk defa Fâtiha Sûresi`ni okuyarak, "Allah`ım! Bizi sırât-ı müstakîm hidayet buyur" diye zaten söylemektedir. Hidayete ermiş, müslüman olmuş, namaz kılıyor, yine de günde kırk kere Allah`tan hidayet talep etmektedir. Bunun bir hikmeti olmalı değil midir? Yine Saf Sûresi`nde (âyet 10-11), "Ey iman edenler! Size; sizi, feci bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? Allah`a ve Resûlüne îman eder, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." buyurulmuştur. Yüce Allah, zaten iman etmiş olan insanları muhatap alarak, hem dünyada hem âhirette mutluluğu getirecek bir ticarete delâlet ederken," Yeniden Allah ve O`nun Peygamberine inanıp, îman edersiniz ve Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla cihad edersiniz," buyurmaktadır. Bu da gösteriyor ki insan kendisini daima,"Sen hakikaten îman ettin mi, müslüman misin? diyerek sorgulayıp durmalıdır.