dar pencerelerde
yılları tutuklu kılan suskunluk
kuyunun dibindeki yankı gibi geçti
ufkun gerisinde
denizin uğultusu
maviliğin dipsizliğiyle
biz’den çağırdı ben’i
her şey ölüyor ve diriliyordu
bağdan göz kamaştırıcı
şaraba yürürken üzüm
özgürlüğü sonsuzluğa imliyordu
solsa da ruhta
kabına sığmıyorsa hisler
her kalp kendi göğünü
ister!
bir gidiş bir kalışı uyandırırken
nehir gibi akar
rüzgâr gibi özgür eser..