Tarihsel Bilincin oluşması; tarihsel hafıza, ruhsal yapı ve sosyolojik biçimlenmenin ürünü olsa da olup bitenleri aktaranlarında bu bilincin oluşmasında katkıları yok sayılamaz.
Onun için, tarih yazıcıları ve aydınlar öncelikle konuştuğu ve nesne edindiği kültürlerin yapısını, “anlamak” zorundadır. Çünkü tarihçi nesnesini tanımadan onu tüketemez. Tarih yazıcısı nesnesini tüketirken de değer yargılarına başvurmadan ve karşılaştırmalar kültürleri anlamaya çalışmalıdır.
Mustafa Güneş’te bu çalışmasında kendi çağının aydını olarak üzerine düşenleri, içinde yaşadığı toprakları ve kültürleri anlayıp yazıya dökmeye çalışmıştır.