Merhaba, benim şehrim! Salavat Yokuşu’nda gözümden gönlüme işleyen şehrim, merhaba!
Köprü bir uzun yol, ihtiyarlığımızdan çocukluğu-muza uzanan... Uzun Çarşı’nın uluları Emin Fincan,
Kasım Fincan, merhaba! Kaleden bakınca nazlı bir gelin gibi süzülen canım nehir, içinde ab-ı hayat saklayan cennet ırmağı Fırat, merhaba!
Hacı Zaki’nin taze çekilmiş kahve kokan dükkânı, obalardan gelip bezirgânlarla başire yapanlar,
merhaba!
Yağmur sonrası billur havasını soluduğumuz ince
uzun, Arnavut taşlı sokaklar, çıkmazlar, kabaltılar,
zabıklar, merhaba!
Söğütlük’te tahta lunaparkım, gazozumuzu taşır- madan veren Kurkey, atlı karıncalar, dönme dolaplar, bayram neşelerimiz, merhaba!
Şehre değil, yüreğe açılan kapılar: Meçan, Meydan,
Bağlar, Urfa... Kapılardan geçen kendirciler, rençberler, akeyler, merhaba!
Yaz mevsiminde Çarşı Camii pervanesi altında Ramazan’ı geçirenler; Tekke, Gültepe, Mahmutpaşa, Hoca Şerif’ten yükselen ezanlar, merhaba!
Mazimizde yaşayan Birecik, biricik şehrim, iki gö-
züm, Anavatanım, merhaba!