Bazen bir kadın susar, ama ardında bir destan bırakır…
Ve bir halkın tarihi, onun suskunluğunda yankılanır.
1915 Mardin’inde, taş duvarların gölgesinde büyüyen Werdê; kilisenin zarif avlusundan, sürgün yollarına uzanan acı bir kaderi sırtlanır. Süryani bir kız çocuğu olarak başladığı hayat, ailesini korumak uğruna bir kadının sessiz kahramanlığına dönüşür. Sevdiklerini geride bırakır, tanımadığı bir adamla evlenir ve kendi hayatını kurban ederek geleceği kurtarır.
Toprak kan kokarken Werdê, umut kokan ekmekler pişirir.
Kırık duaların, yarım kalmış şarkıların, yaşanamamış aşklar ve vedaların gölgesinde geçen bu roman; aşkın, fedakârlığın, inancın ve direnişin hikâyesidir.
Roza’nın kalbinde bir sır, Gabriel’in içinde susturulmuş bir sevda, David’in yolculuğunda yarım kalmış bir umut vardır.
Ama hepsinin merkezinde tek bir kadın durur: Werdê.
Bu roman, yalnızca bir karakterin değil; yüzyıllardır anlatılamayanların, kaybolan dillerin ve göç yollarında unutulan annelerin hikâyesidir.