Türkiye son yıllarda yeniden kutuplaşma, şiddet ve demokrasi krizleriyle boğuşuyor. Oysa bu döngü bize yabancı değil: Yıllardır aynı çıkmazların etrafında dönüp duruyoruz. Peki neden?
Klinik psikoloji/tıp doktoru ve psikoterapist, Murat Paker, Türkiye Debelenirken’de 2005–2018 yılları arasında kaleme aldığı yazılarla bu soruya psiko-politik bir yanıt arıyor.Toplumun bilinçdışına sinmiş travmaları, bastırılmış yüzleşmeleri ve tekrar eden çatışma kalıplarını cesur bir dille ortaya koyuyor.
• Gezi Direnişi’nin toplumsal ruhu
• Türk–Kürt ve Türk–Ermeni ilişkilerinin açmazları
• Şiddet, milliyetçilik, erkeklik ve fanatizm
• Demokrasi arayışının neden hep yarım kaldığı
Bugünün gündemine de ışık tutan bu yazılar, bize şu soruyu yeniden düşündürüyor: “Hangi yüzleşmeleri yapmadan, hangi travmalarla hesaplaşmadan gerçek bir demokrasiye geçebiliriz?”
• Hem bireysel hem kolektif düzeyde düşünmeye davet eden bir kitap
• Psikoloji ve siyaseti buluşturan özgün bir analiz
• Türkiye’nin toplumsal ruh hâlini anlamak için güçlü bir kaynak
Geçmişin travmalarını bugünün çatışmalarıyla birlikte okumak, geleceğe dair bir yol bulmanın ilk adımı olabilir.
“Murat Paker bize politikaya müdahil olmak için herhangi bir şeyimizi ‘çıkarmamız’ gerekmediğini ısrarla gösteren en önemli düşünür/yazarlardan biridir. Bunu yaparken de büyük bir dikkatle ‘politikayı’ tümüyle başka bir bilimsel disiplinin (mesela psikanalizin) terimlerine dönüştürmemeyi, kelimenin gerçek anlamıyla disiplinlerarası (ya da disiplinlerüstü veya disiplin-aşırı) kalmayı başarır.”
Bülent Somay