"Antakya, bu kitapta sadece bir mekân değil; baş kahraman…”

Kırk dört yılın belleğinde biriken kokular, sesler, renkler, tatlar ve yüzeyler… Çocukluğun taş sokaklarında yankılanan adımlar, depremle yıkılan bir kentin tozuna karışan hatıralar…

Tortu; geçmişin izlerini kaybetmemek, belleğin derinliklerindeki Antakya’yı ve yaşadığımız yıkımları unutturmamak için yazıldı.

Bu satırlarda bazen 1938’in Kurtuluş Caddesi’nde Atatürk’le yan yana yürür, bazen defne kokulu bir avluda iyileşmenin sessizliğine kulak verirsiniz. Her öykü, tamamlanmamış bir cümle gibi; devamını okurun kalemine bırakır.

Satır aralarında kendinizi, eski Antakya’yı, çocukluğumuzu bulmanız dileğiyle…

Tortu; Antakya’nın belleğinde kalan izleri, yazarın kişisel hafızasından süzülen altı öyküyle bir araya getiriyor.
Kimi zaman 1938’de Kurtuluş Caddesi’nde Mustafa Kemal’le yan yana yürüyüşe, kimi zaman defne kokulu bir avluda sessiz bir iyileşme arayışına tanık oluyoruz.
Depremin yarattığı yıkım, geçmişin derinliklerinden gelen hikâyelerle birleşiyor; taş sokaklar, eski evler, çocukluk anıları ve insan ilişkileri satır aralarında yeniden canlanıyor.

Antakya, bu kitapta yalnızca bir mekân değil; baş kahraman.
Ve her öykü, tamamlanmamış bir cümle gibi… Devamını okura bırakıyor.