Bu kitap, modern tıbbın giderek teknikleştiği ve hastayı ölçülebilir göstergelere indirgeme riskinin arttığı bir dönemde, tıbbın unutulan felsefî zeminini yeniden görünür kılmayı amaçlayan kapsamlı bir düşünsel incelemedir. Tıp ile felsefe arasındaki ilişkinin Antik Yunan’dan modern tıbba uzanan tarihsel sürekliliğini ele alan eser, sağlık, hastalık, beden, nedensellik ve klinik karar gibi temel tıbbî kavramların aslında derin ontolojik ve epistemolojik sorunlara dayandığını göstermeyi hedefler. Modern biyomedikal paradigmanın Kartezyen zihin–beden ikiliğine dayalı indirgemeci yaklaşımını sorunsallaştıran kitap, hastalığı yalnızca fizyolojik bir bozulma değil, insanın dünya-içindeki varoluşunu sarsan bir fenomen olarak yorumlar.
Tıbbi nedenselliğin çok-etkenli ve olasılıksal doğasını tartışan kitap, klinik pratikte karşılaşılan belirsizliği tıbbın kaçınılmaz epistemik sınırı olarak ele alır. Bu bağlamda hekimliğin salt teknik bir uzmanlık değil, yorumsal, fenomenolojik ve etik boyutları olan bir praksis olduğu savunulur. Eserde ayrıca tıp felsefesinin disipliner statüsü ele alınarak, bu alanın yalnızca biyoetikle sınırlanamayacağı; aksine tıbbın kavramsal ve ontolojik bütünlüğünü aydınlatan müstakil bir felsefî disiplin olduğu ileri sürülür.
Hastalığın “tehlikeli bir fırsat” olarak yorumlanması da kitabın çarpıcı tezlerinden biridir: Hastalık, bireyi gündelik rutinlerinin dışına çıkararak kendisi, bedeni ve dünyası üzerine yeniden düşünmeye zorlayan varoluşsal bir açıklık üretir. Sonuç olarak eser, tıbbı teknik bir faaliyet olarak gören dar bakışı aşarak, tıbbî gerçekliği metafizik, fenomenolojik ve epistemolojik boyutlarıyla birlikte yeniden düşünmeye çağıran bütüncül bir felsefi perspektif sunmaktadır.