Bu şehri yazmak insanı başka bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta Pers, Med, Babil, Akad, Sümer, Asur, Selçuklu, Osmanlı gibi büyük medeniyetler eşlik ediyor ve rehberiniz olup sizi dünyaya salıyorlar. Konu, hayatınızın mayalandığı şehriniz olunca, kaleminiz yer yer sizi takmıyor ve kafasına göre akıp gidiyor… Tarihin yarısı kadar yaşlı, hazan ruhlu Siverek’te yaşam; kan, ter ve gözyaşı ile iç içe olmuştur hep. Bu olgu Siverek’te insanı erkenden olgunlaştırır. Siverek, bazen kuçe çıkmaz dar bir sokak, bazen de kan davasında masum bir delikanlının kanlı gömleği olarak çıkar karşınıza. Bazen, yedi kız çocuğunun ardından doğmuş erkek çocuğun şükür kurbanı, bazen, saatlerce bazalt taşı kıran bir ustanın nasırlı elleridir… Bazen evladını adı konmamış kirli bir savaşta kaybeden bir ananın gözyaşı bazen de kızını allı pullu gelin eden bir ananın mutluluk gözyaşlarıdır. Bu şehirde yaşamak, bazen yolda yürürken on adımda bir, birileriyle selamlaşmaktır. Bazen sofrasını, çayını, kahvesini sizinle paylaşmaya hazır yüzlerce kişilik bir ailenin üyesi olmaktır. Bazen birilerinin, istediğin an yardımına koşacağını bilmektir Siverek’te var olmak…