Bir çoğunuz gibi ben de çocukluk yıllarımdan beri bir III. Dünya Savaşı ihtimalini akılda tutarak yaşıyorum. Soğuk Savaş yıllarında bu savaşın SSCB ile Amerika arasında olması bekleniyordu, olmadı. SSCB yıkıldı yıkılmasına ama bir III. Dünya Savaşı ihtimali yine de bitmedi. Her yeni açılan cepheyle, her yeni sürtüşme ve sınır ihlaliyle bu ihtimal tekrar ve tekrar hatırlandı. Rusya-Ukrayna ve en son İsrail-İran savaşları, III. Dünya Savaşı’nı başlatacak en güçlü adaylar olarak sayıldı bazılarınca ama yine de önceki iki dünya savaşına benzeyen bir hacme ulaşmadılar. Ama başka bir şey oldu: Savaş, sıradan, kurumsal, aşina bir gündelik hayat gerçeğine dönüştü. Savaşların biri bitti, biri başladı; biri bitiyor, biri başlıyor. Bazı coğrafyalarda, birkaç nesil süren bir savaş pratiği oluştu; hafif silahlar ya da yer değiştirmeler gündelik hayatın parçası hâline geldi. Her yerde bitmeyen bir savaş var ama hâlâ ortalıkta III. Dünya Savaşı yok.
Çünkü III. Dünya Savaşı uzun erimli, gezgin-akışkan, kurumsallaşmış ve sıradanlaşmış bir savaş olarak belirdi. Belirli bölgeler düzenli olarak istikrarsızlaştırılarak, dünyanın savaş bölgeleri oldular. Böylece savaş haberleri sıradanlaştı, gündelikleşti. Ortalama insanın ilgisini giderek kaybetti. Dövize ya da akaryakıt fiyatlarına etkisi oranında dikkat çeker hâle geldi.

Nihayet bu sayıda savaşı ele aldı. Geleneksel olanla günümüz savaşlarını karşılaştırmaya imkân veren, bugünkü savaşların seyirlik niteliklerini görünür kılan yazılar dışında, savaşın sosyo-psikolojik alımlanmasını teşrih eden yazılar da yer alıyor. Günümüzü biraz daha iyi anlamaya yardımcı olması dileğiyle, iyi okumalar.

Dosya Ufuk Necat Taşçı’nın, “Savaşın Tarihi: Farklar, Kırılmalar, Süreklilikler” başlığında, modern anlamda güç dengesinin başladığı kabul edilen Westphalia Barışı (1648) bağlamında günümüz savaşlarına ışık tutan dönüm noktasını detayla irdeleyen yazısıyla açılıyor. Ardından Ümit Aksoy’un, “Savaş Bitti; Dağılabiliriz” çağrısı, savaşın kategorik reddi ve liberal ikiyüzlülük kıskacında kadim zamanlardan bugüne savaşı başka düşünme pratiğiyle ele alan yazısıyla devam ediyor. Sonrasında Sıtkı Karadeniz, “İmkânsız Savaş”da Baudrıllard bağlamında savaşın simülasyonların egemenliğinde Körfez Savaşı etrafında savaşın “imkânsızlıktan” çıkarak gerçekliğe dönüşme ihtimalleri üzerine düşünüyor. Salime Leyla Gürkan, “Yahudiliğin Savaşla İmtihanı” yazısı Tanah’tan Rabbiler ve Siyonizme kadar Yahudilerin metin ve zihinlerindeki şiddetine eğiliyor. Murat Güzel, “Kültür Bizi Ontolojik Şiddetten Kurtarır mı?” yazısında III. Reich’ın kurulmasıyla NSDAP’a kadar savaş sürecüni, Carl Schmitt bağlamında siyasal olan hukukun özünü kavramak için nomos kavramını açımlayarak aktarıyor. İkbal Bakır, “Komplo ve Düşünce” başlıklı yazısında zamanımız düşünce ve bilimin ihmal ettiği, boş bıraktığı alanı dolduran komplo teorilerinin üzerinde önemle durulmasından bahsediyor. Peren Saygılı Mut, “Siyonist Edebiyat ve Filistin Edebiyatı” yazısında karşılaştırmalı bir okuma yaparak İsrail ve Filistin edebiyatını analiz ederek Filistinlilerin yazıda varoluş mücadelesini aktarıyor.  Hediyetullah Aydeniz, “Haklılığın Gaspını Önlemek ve Tanıklık Yoluyla Varolmak” yazısında Filistin haberciliğinin sahada, savata ve zor şartlar altında devam edişini tarihsel gerçeklikle aktarıyor.

Nihayet’in Kayıtlar, Hayat Memat ve Kültür Atlası sayfalarında da okuru birbirinden önemli yazılar bekliyor.

Cihan Aktaş, “Hüseyin Rahmi Göktaş Usturlabların İzinde” yazısında Göktaş’la karşılamasını, Göktaş’ın büyük bilim mirasının arkasındaki bütüncül bilim kültürüne katkısını birçok yönleriyle aktarıyor.

Ömer Torlak, “Düşünen Objeden Düşünmeyen Nesneye Dönüşümün İnsan Hâli” yazısında düşünen obje olması gereken insanın varlığa ilişkin düşünme eylemlerini, düşünme melekesi üzerine dikkatle eğiliyor.
 
Kâmil Yeşil, “Eril Bedendeki Kadın Hakkında Ne Biliyoruz” Türk toplumunda artan LGBT, azalan evlilik ilişkisini müstehcen yayınlar bağlamında irdeliyor.

Serra Özel, “Atıksız Yeni Nesil Uygulamalar” başlıklı yazısında To Good To Go ve Phenix gibi yeni nesil uygulamaların azalttığı gıda israfından ve yeni bir tüketim modeli sunmasından bahsediyor.

“Evrak-ı Perişan Arasında” serisine devam eden Necati Tonga ise “Ahmet Rasim’in Şehir Mektuplarına Bir İlave” başlığıyla edebiyat dünyasında önemli bir yere sahip olan Ahmet Rasim’in edebi kişiliğini ve Bâbıâli Caddesi’ni Şehir Mektupları bağlamında ele aldığı önemli yazısını Nihayet için aktarıyor.

Tahsin Yıldırım, “Abdülhak Hâmit’in Rüya Kadını Lüsyen Hanım” başlığında, Hâmit’in kadınlarla ilişkisine değinerek Lüsyen Hanımın hayatındaki önemli yerini edebi ve tarihi tanıklıklarla irdeliyor.

Yasin Taçar, “Küsmek, Kin Tutmak ve Kalbe Etkisi” başlığında bir Müslümanın insanlara karşı husumet taşımaması ve affetmesi üzerine modern dünyanın unuttuğu iyi bir hasleti hatırlatıyor.

Ayhan Demir, “İpek’in Gözdesi Fatih Camii” başlığında başlığında erken dönem Osmanlı mimarisinin seçkin örneği Kosova’nın İpek şehrinde bulunan Fatih Camii’ni etraflıca ele alıyor.

Sena Nur Özel, “The Lunch Box Museum” başlığıyla Amerika’da bulunan Lunch Box Müzesi’nin küratörü Kaitlynn Etheridge ile müzenin dikkat çeken konsepti hakkında bir röportaj gerçekleştiriyor.

Macia Buaddes Rotger’in “Çocukluk Travmalarımız Beynimizi, Bedenimizi ve Hatta Genlerimizi Nasıl Etkiliyor” başlığında çocuklukta oluşan stres ve gerginliğin insan zihin ve anatomisine etkisini aktaran yazıyı Beyza Şen çeviriyor.

Kevser Çelikel, “Yokluktan Yaratmak Mutfakta Hayatta Kalma Sanatı” başlığında Çelikel, Filistinli Rinad’ın zor şartlar altında makarnadan ürettiği çeşitli zengin tariflerini aktardığı yazısında savaş zamanı yokluktan üretilebilecek yemekleri ele alıyor.

Nihayet’i Türkiye’nin her yerinde gazete bayileri, seçkin kitabevleri ve zincir mağaza marketlerde bulabilir, www.birliktedagitim.com sitesinden kolayca abone olabilirsiniz.