Bu kitap, Ulubey’de geçen çocukluk sahnelerinden, evin içinde ve dışında öğrenilen büyük derslerden örülmüş sıcak bir hikâye demeti. Bir patates kebabının dumanında yoklanan sabır; bir kumru yavrusunun titrek nefesinde vicdan; bir batik eşarpın deseninde teselli; bir kalburun altından özgürlüğe uçan serçede “yaşatmanın” sevinci…
Her öyküde, baba; o sabırlı, ince düşünen, merhameti öğreten rehber—çocuğunun elini bazen sessizce tutuyor, bazen de geri çekip “kararı sen ver” diyerek büyümeyi ona bırakıyor. “İlk Suç” pişmanlığın arınmasını, “Misket Tuzağı” affedilmenin ferahlığını, “Kandil Zarfları” görünmeyen iyiliklerin izini, “Tilki Kurtarma Operasyonu” birlikte başarmanın coşkusunu anlatıyor.
Bu sayfalarda gösterişli kahramanlar yok; gündelik hayatın içindeki kahramanlıklar var. Küçük anların içine saklanmış büyük hakikatler, çocuk kalbinin berrak aynasında parlıyor: Merhamet, sorumluluk, vefa, sabır ve şükür.
Eğer siz de bir zamanlar bir kaplumbağayı, bir tilkiyi, bir kardeşin gözlerindeki masumiyeti kurtarmaya niyet etmişseniz; ya da sadece iyi bir insan olmanın peşine düşmüşseniz, bu kitap sizi kendi çocukluğunuza; babanızın -ya da içinizdeki babanın- sesine götürecek. Çünkü bazen en uzun yol, eve dönen yoldur.