Özden Günay, Türkiye’nin en küçük kasabasından mega
kentlerine kadar bir çılgınlık halinde yaşanan “kentsel
dönüşüm” süreçlerinin adını anmadan, kentlerin en
küçük yaşam alanı olan semtlere, sokaklara götürüyor
okuru. Günlük hayatın gelgitinde, yaşadıkları
mekânlardan yerinden edilmeleri, gönüllü sürgünlükleri,
kırılgan insan ilişkilerini alçak sesle, bağırmadan, bazen
içli bir ezgi gibi, bazen coşturan bir Balkan türküsü gibi
hafızalarımıza emanet ediyor.
Sadık’ın çarşı içindeki fotoğrafçı dükkânı ise semtin ve
mahallenin hafızasıdır adeta. Akla gelen gelmeyen, tarihe
mal olmuş veya tarihin tozlu sayfalarında yitip gitmiş
kişilerin, ailelerin ve şimdi yerinde yeller esen müthiş güzel
mimarileriyle o cânım mekânların fotoğraflarının
negatifleri bulunur orada. Bu değerli hazine, mahalle ve o
civarın geçmişi hakkında bilgi sahibi olmak, belki de daha
sonra oralar hakkında iki satır yazı yazmak isteyenler için
bulunmaz nimettir.