Bazı hakikatler, taşların sessizliğinde saklıdır…
Yusuf, yıllar sonra çocukluğunun geçtiği Harput’a döndüğünde, sadece eski bir evin kokusunu değil; geçmişin, duaların ve unutulmuş sırların izini de bulur.
Her sabah avlularda yankılanan selamlar, taş fırınlardan yükselen ekmek kokusu, çeşmelerin şırıltısıyla başlayan günler; ona hem kendi köklerini hem de insanın kadim yolculuğunu hatırlatır.
Elif, Harput’un taşlarında gizli motiflerin peşindedir. Her çizimde, her sembolde bir başka hakikat belirir. Sadık Efendi’nin ağırbaşlı sohbetleri, şehrin sabrını ve vakur yüzünü yeniden hatırlatır.
Ama asıl sır, herkesin farkında olmadan etrafında dolaştığı o kutudadır… Kimi zaman bir mezar taşında, kimi zaman bir cami avlusunda, kimi zaman da insanların kalplerinde saklı duran hakikat.