Karadeniz`in karanlığı ne? Dağıldık, kol kola girmeyi unuttuk. Umutsuzuz ve neşesiziz, öfke ve şiddet doluyuz. Dağıttığımız, şimdi yine dağıtmak zorunda olduğumuz kadim bir sistir bu. Sözümüz var, bu şehri, bu ülkeyi, bu denizi yeniden aydınlık, güneşli, neşeli bir güne çıkaracağız. Dalgaların vuramadığı, rüzgarların savuramadığı yeni bir hayat kuracağız.
Gerekçesi sağlamdır. Kökümüz denizde, dağlarda, yağmalanmış bahçelerde, hırçın akan derelerde, içindeki balıklarda, kenarında yürüyen börtü böcekte. Havasına, suyuna, kıyıları döven azgın dalgalarına, her karış toprağına bağlılığımız var. Söküp alabileceğimizi gösterdik işgalci ayrık otlarını bahçelerinden. Artık kök biziz, filiz bizdedir. Yaklaşan fırtına biziz. Karadeniz bunu bilsin derinliklerin!
Bu bir Karadeniz kitabı evet ama asıl anlattığım kıyısındaki insanlar. O kıyı bizim, o kıyı biziz. Karadeniz, kıyısındaki o insanlardır. O kıyıya dokunan herkes hikâyeye dahildir haliyle. Kıyısına, derkenar, not düşmesem olmazdı.
Burada başka türlü bir Karadeniz ve başka türlü bir Karadenizli hikâyesi var. Bana ait olanı önemli gördüğümden değil, bu ayrıksılığı, bu asiliği önemsediğimden kayda geçsin istedim.