Tükendi
Stok AlarmıCampanella Güneş Ülkesi`nde Ospitalario`ya `Bu ülkede yöneticiler kimlerdir ve ne iş görürler? Halk nasıl eğitilir, nasıl yaşar, devleti halk mı kral mı aristokratlar mı yönetir?` sorularını sordurmuştu. Güneş Ülkesi`nin esinlendiği Platon`un Devlet`inden bu yana zaten bu sorular hep soruluyor. Kişiler, tarihler, coğrafyalar, yönetimler, rejimler, koşullar, kısacası isimler değişiyor ancak içeriği aynı kalıyor. Yöneten-yönetilen, ezen-ezilen şeklinde maddi yaşamın belirlediği hiyerarşik ilişkiler devam ettikçe bu soruları soran birileri hep çıkıyor. Bizde de olduğu gibi…
Haziran Direnişi günlerinden bu yana benzer soruları soran ve siyasi-idari düzeneği sorgulayan herkes, hiç olmazsa bir kere `Bu ülkede yöneticiler kimlerdir ve ne iş görürler?` diye sordu. Kimileri evlerinde koltuklarında bu sorunun yanıtı ararken kimileri kendisini sokakta, bir barikatın arkasında, bir TOMA`nın önünde veya bir gaz fişeğini tekmelerken buldu. Tam cevap bulundu derken bu sefer de `yüksek siyaset`in kokuşmuşluğu saçılmaya başladı. Gezi`nin yol açtığı meşruiyet ve temsil krizinin de etkisiyle `yüksek siyaset`in dengeleri sarsılmaya başladı. Uluslararası ve ulusal ölçekte hesaplar şaştı;
siyasete yeni aktörler dâhil oldu; eskileri tasfiye edilmeye çalışıldı. Geriye kokmaya başlayan ölü bir öküz ve biten ortaklıklar kaldı.