Toplumsal hayatta bireyler arasında anlaşmazlıklar kaçınılmazdır. Mahkemeler bu uyuşmazlıkları hukuki olarak çözebilir; ancak taraflar arasındaki kin ve husumeti her zaman tamamen ortadan kaldıramaz. Bu da toplumsal barışın gerçek anlamda kurulmasını engelleyebilir.
İslam hukuku, bu noktada kin ve düşmanlığı bitiren, barışı ve karşılıklı rızayı esas alan “sulh” müessesesini teşvik etmektedir. Sulh, tarafların mahkeme yoluna gitmeden önce anlaşmalarını sağlayan bir yaklaşımdır. Sulh, yalnızca bir anlaşmazlığı sona erdiren teknik bir sözleşme değil, aynı zamanda kin ve düşmanlığı bitirmeyi hedefleyen ahlaki ve toplumsal bir mekanizmadır.
Bu eser, İslam hukukunun bu değerli kurumunun teorik temellerini ve tarihsel uygulamalarını derinlemesine incelemektedir. Sulhu yalnızca Borçlar Hukuku ile sınırlı tutmayan bu çalışma, Aile Hukuku, Miras Hukuku ve Ceza Hukuku gibi farklı alanlardaki yansımalarını da sistematik ve bütüncül bir bakış açısıyla ele almaktadır.