Türk hikâyeciliğinin öncü isimlerinden olan Sait Faik Abasıyanık, eserlerinde insan ruhunun karmaşıklığına ve yalnızlığın acımasız gerçekliğine odaklanırken dışsal olaylardan çok içsel dünyaları keşfeder. Kısa anlatılarının her birine ayrı bir dünya sığdırmayı, bu dünyaları ince ince işlemeyi; içsel yolculuklarında kaybolmuş, varoluşsal sorgulamalara dalmış, kimi zaman toplumun dışına itilmiş bireyleri hikâyesinin merkezine almayı bilir.
Sait Faik’in hikâyeleri; İstanbul’un sokaklarını, adaların ıssız köylerini, çay bahçelerinin mistik havasını kitap sayfalarına taşır. Yalın ve akıcı üslubu, okuyucunun; tüm hikâyelerinin derinliklerine inebilmesini kolaylaştırır. Onun hikâyeciliği, 20. yüzyıl Türk edebiyatı için bir dönüm noktası sayılır. Edebiyatımızın modern öykülerinin temelinde, Sait Faik’in koyduğu taşlar var olmaktadır.
Havada Bulut adlı hikâye kitabı, birbirine bağlı olan on üç hikâyeden oluşmakta; eserde İkinci Dünya Savaşı döneminde, Beyoğlu’nda aylak aylak gezen bir öğrencinin dünyayı umursamayarak yaşadığı maceralar anlatılmaktadır. Başlangıçta adı Kovada Bulut olan hikâye kitabı, yer verilen mektuplarla da birlikte yazarın yalnızlıktan sıyrılarak insanlarla bir arada olma arzusunun karakterler üzerinden anlaşılmasını sağlamaktadır.