Yaratılmış en harika varlıklarız. Milyarlarca insan, milyarlarca ayrı yüz, ayrı şahsiyet ve kişilik manzumesi. Hiç kimse diğeriyle aynı şeyleri aynı ölçüde düşünmüyor. Milyarlarca farklı düşünceler ve bir o kadar farklı ihtiraslar, hedefler, arzu ve istekler, pek tabi zevkler, kederler.
Her halde başıboş bırakılsaydı bir hercümerç içinde yuvarlanır, global infialler yaşardı dünya. Kimseyle ünsiyet kurmaz, vahşilikte sınır tanımaz bir birimizi yerdik. Bu sebepten Allah Peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği dinlerle insanları bir hedef doğrultusunda bir araya toplayıp, toplum olma, cemiyet içinde askari müştereklerde birleştirerek beraber yaşama kabiliyeti kazandırmış.
Peygamberlerden sonra aynı ölçü ve kraatta toplum içinde temayyüz etmiş insanların önderliğinde milletler oluşmuş “ ferdin yararı yanında toplumunda yararı gözetilmeli “ gibi ölçüler yerleşmiş dolayısıyla büyük oranda bir arada yaşaya bilme şuuruna ermişiz.
Yine de her ne kadar toplum ritüellerine uysak da sonuçta her ferd tek başına bir kainat. Ve en önemlisi hayatımızda tüm ilkleri tek başımıza yaşıyoruz. Doğarken de ölürken de yalnızız. Çoğu dışa yansımayan içten içe yaşadığımız duygularla yalnızız. Umutlarımızla, kurguladığımız hayallerimizle yalnızız. Korkularımızla, evhamlarımız la, Su-i ve hüsnü zanlarımızla yalnızız. Kalabalıklar içinde kendi dünyalarımızla yalnızız.
Velhasıl , yalnızız dostlarım yalnızız yalnız…