Tarihin en büyük komutanlarından birinin hikâyesi başlıyor…
MÖ 3. yüzyıl… Akdeniz’in incisi Kartaca, Roma’nın gölgesi altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ancak bu topraklar yalnızca güçlü orduların değil, büyük hayallerin ve efsanelerin de beşiğidir. Ve işte, o efsanelerden biri: Hannibal Barca!
Hannibal yalnızca bir savaşçı değil, bir strateji ustası, bir halk kahramanı ve tarihin akışını değiştiren bir adamdır. Küçük yaşta, babasının ona Roma’yı sonsuza dek düşman bellemesini söylemesiyle kaderi çizildi. O artık yalnızca bir komutan değil, bir ulusun umudu, bir imparatorluğun kâbusu, bir efsanenin ta kendisiydi. Adı, yüzyıllar boyunca bir fısıltı gibi yayıldı, çocukları korkutmak için kullanılan bir tehdide dönüştü:
“Hannibal kapıda!” (Hannibal ad Portas!)
Oysa tarihin en büyük komutanı kimdir? sorusuna verilen cevap daha da çarpıcıydı. Onu yenen Romalı Scipio, Hannibal’ı ilk sıraya koymuştu, Epirli Pyrrhus ikinci, kendisi ise üçüncüydü. Hannibal’a sorulduğunda, Büyük İskender’i zirveye, Pyrrhus’u ikinci sıraya, kendisini ise üçüncüye layık gördü; çünkü Büyük İskender’den sonra kimse gerçekten birinci olamazdı.
Bu roman, sizi Kartaca’nın dar sokaklarından Akdeniz’in tuz kokan limanlarına; İberya’nın sıcak topraklarından karla kaplı Alp geçitlerine; Roma’nın güçlü surlarından, kan ve demirle yazılmış savaş meydanlarına götürecek. Trebia, Trasimene, Cannae… Bu savaşlar sadece tarih sayfalarına kazınmış birer muharebe değil, insan iradesinin, zekâsının ve cesaretinin sınandığı destanlardır. Ancak Hannibal’ın hikâyesi yalnızca savaş meydanlarında değil, kalbin en derinlerinde yazılmış bir destandır. İmilce ile olan büyük aşkı, sadece bir sevda değil, bir adamın yüreğindeki fırtınaları, savaşın gölgesinde bile dimdik ayakta duran bir bağlılığı anlatır. Devletinin geleceği için aşkını ikinci plana atmak zorunda kalan Hannibal’ın mücadelesi, yalnızca Roma’ya karşı değil, kendi kaderine karşıdır. Zafer ve yenilginin, cesaret ve ihanetin, aşk ve fedakârlığın iç içe geçtiği bir serüven…
O yalnızca bir general değildi.
O, Roma’nın kâbusu, tarihin en büyük meydan okumasıydı.
Ve şimdi, onun izini sürme sırası sizde…