Kapanmamış hesapların zihnindeki sessiz ama güçlü karşılığı… Eskiye dair ama tam da o güne ait bir içsel rövanş…
Denize nazır bir otel restoranında sıradan bir yaz sabahı… Herkes kahvaltı telaşında; çalışanlar servis için koşturuyor, tatilciler sabırsızlıkla onların yolunu gözlüyor.
Bir kişi hariç…
Herkesten uzak bir köşede, tekerlekli sandalyesinde, düşmek üzere olan bir adam. Nefes alıp almadığı belli değil. Nereden, kiminle geldiği meçhul. Üzerindeki garip objelerse adamın ürkütücü görüntüsünü daha da tuhaf kılıyor.
Otelin uzun süreli misafiri yazar Asaf, sıradışı konukları teker teker öyküleştiriyor. Her öykü, yeni bir gizemin kilidini açıyor, bir diğerini sonsuza dek kapatıyor. Bu esnada gizli bir göz onu, o da herkesi izleyen gözü izlemeye devam ediyor.
Birisi veya birileri tarafından kırılıp yarım bırakılmış hayatları, psikolojik çağrışımlarla anlatan Gün Solgunu’nda geçmişin izini sürerken bazen denizin, bazen vicdanın, bazen de görünmeyenin kıyılarında dolaşacaksınız.