Gündelik hayatın en sıradan anlarını düşünün: Yemek yemek, uyumak, evde oturmak, bir dostla sohbet etmek… İlke Kalaycı’nın öykülerinde bu anlar, birdenbire bambaşka bir yöne savrulabiliyor. Alışıldık olanın içinden beliren tuhaflıklar, okuru hem gülümsetiyor hem de düşündürüyor.
Bu kitapta bedenler küçülüp bir termosa sığabiliyor, bir kedi hafızanın koruyucusu olup karşımıza çıkabiliyor, sıradan bir eşya insana meydan okuyabiliyor. Gerçeğin bildiğimiz sınırlarını zorlayan bu öyküler, yaşamın hem absürt yanını hem de içimizi ısıtan sıcaklığını bir araya getiriyor.
Düşlerin Raf Ömrü, hayal gücünü kışkırtan, samimi diliyle yakınlık kuran ve okuru gerçekliğin sınırında uzun bir yürüyüşe davet eden öykülerden oluşuyor.