Bilindiği gibi aynanın biri aydınlık, diğeri karanlık olmak üzere iki yüzü vardır. Gösteren, yansıtan, şeffaflaştıran, kusurları açığa çıkaran, hafızaya depolayan bir nesne olarak insan hayatında önemli bir yer tutar. Bir edebiyat eserindeki iz düşümler, yansımalar, yankılar… tıpkı aynada görülenlere benzer. Bir de öteki yüzü vardır aynanın, kimsenin görmediği ve dikkat etmediği yüzü; o yüzün adı sırdır.

Aynanın sırlı kısmına saklananlar ise hayaller, umutlar, özlemler, yarım kalmış sevdalar, ölümler, pişmanlıklar, iç hesaplaşmalar, hayal kırıklıkları, sevgiye susamışlıklar gibi insana özgü duygulardır.

Kazım Demir, tüm bu duyguları titizlikle işleyerek kâh derinlere gizlenmiş bir yarayı yeniden kanatıyor kâh korku, endişe ve kayıplarla yüzleştirebiliyor okuru. Bazen de anneye, babaya veya sevgiliye duyulan yoğun özlemle kuşatıyor.

Aynanın Öteki Yüzü’nde yer alan, duygusal olduğu kadar psikolojik derinliği fazla olan öyküleri okurken, her ayrıntısında geçmişinizden bir iz bulacağınız gibi kuytuda kalmış hatıralarınıza veya özlemini çektiğiniz yıllara doğru uzanacaksınız.

Fatma Türkdoğan