YÜREK ATIŞI / Bir Darbenin Romanı Rafet Sertoğlu, sakınmasız ve sarsıcı bir dille kaleme aldığı romanında, politik tarihin kara lekesi, siyasi, iktisadi ve büyük bir toplumsal kırılmanın miladı 12 Eylül’ü anlatıyor. Darbenin üst aklı, işbirlikçileri, yardakçıları, piyonları, mağdurları ve ağır bilançosunu tarafsız ve tüm çıplaklığı ile ele alan yazar, büyük yankı uyandıran eserinde; yakın geçmişin en karanlık travmasının bilinmeyenlerini gözler önüne seriyor. Yaşanan katliamların, cinayetlerin, kayıpların hafızadaki izini süren yazar, o hafızanın, adalet talebinin bir kaynağı olması gerektiğini savunuyor. Yok edilen bir kuşağın yası ve yeni nesillere verilmek istenen derslerin ağırlığı altında kurulan anlatıda, kültürel eleştiri görülse de tanıklığın kayıt altına alma, özeleştiri ve acının pratiğini önceleme boyutu daha fazla öne çıkıyor. Mahpusluğun ve işkencenin silinmeyen izlerinin, kapanmayan yaralara dönüşmesine duyulan öfke ve bu öfkeye dair son bulmayan sorgulama sarmalında gelişen olaylar, bu sorgulamaların doğurduğu kaygılara ilişkin umutlar yerine, adanmışlığın içine yerleşen yakınlar nedeniyle topyekûn duyulan acıya evriliyor. Mağdurların, Cunta’nın ürkünç muamelesi ve işkenceleri karşısında sarsılan, ezilen, yok olan inançları, gençliğin iç edilen ideallerine vurgu yapan eser, travmaların, yeni bir insan ve toplum modelinin, arayışların yanı sıra kayboluşların, daha da önemlisi yeni bir dünya sisteminin habercisi niteliği taşıyor. Usta yazarın çekincesiz ama dürüstlüğü elden bırakmayan tutumu romana daha çok değer katıyor. Dolayısıyla yazarın geniş bir birikimle okurun karşısına çıktığı bu eserin tüm yönleriyle incelenmesi, edebiyatın belge niteliği taşımasında ve alternatif tarihin oluşumunda önemli bir işlev görecektir