Hakikat ile rüya arasındaki sınırların bulanıklaştığı bu
metinde, zamanın ve mekânın ötesinde bir yolculuğa
çıkıyoruz. Kahramanımız günlük hayatın sıradan
nesneleriyle kurduğu güçlü bağlar ve zihninde beliren
gerçek dışı imgeler aracılığıyla içsel bir keşfe
sürükleniyor. Geçmişin gölgeleriyle örülü trajik anlar,
hayal ve hakikat arasında gidip gelen bilinç akışıyla
harmanlanıyor. İnci’nin içsel monologları, yaşanmışlıkları
ve zamanın ötesine uzanan düşünceleri anlatıyı derin bir
felsefi boyuta taşıyor. Toplumsal cinsiyetin, bireysel
özgürlüğün ve aidiyetin sorgulandığı bu derin anlatı,
okuru hem düşündüren hem de duyguların labirentinde
dolaştıran yoğun bir deneyim sunuyor. Rüyaların
ardından hakikatin yeniden sorgulandığı bu dünyaya
adım atmaya hazır mısınız?