"Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması" kavramı Yargıtay kararlarında kendisine fazlaca yer edinmiş olsa da uygulamada çok fazla karşımıza çıkmamaktadır. Bu durumun en önemli sebebi, kavramın hukuk literatüründe kendine halen daha yer edinememiş olmasıdır. Ancak özellikle alacak davalarında hak sahibine önemli haklar bahşeden bu kavram, tahsili imkansız gibi görünen birçok alacak kalemi bakımından kilit rol oynamaktadır.

Bilindiği üzere, ülkemizdeki şirket kuruluş ve kapanış hızı oldukça yüksektir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği`nin yayınladığı istatistiklere göre 2022 Aralık ayında 142.214 adet şirket kurulurken 24.303 adet şirket ise kapanmıştır. Bu sirkülasyon karşısında alacaklıları koruyabilmek oldukça zordur. Kaldı ki çoğu zaman salt haksız kazanç elde etmek amacıyla dahi şirket kurulduğu görülmektedir. Tüm bu sürecin karşısında alacaklıların muhatap alabileceği başkaca üçüncü kişilere de ihtiyaç duyulmaktadır. Zira zaten içi boşaltılmış olan bir tüzel kişinin, alacaklıların zararını tazmin edemeyeceği ortadadır. İşte, "Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması" kavramı tam olarak bu esnada karşımıza çıkmaktadır.

Tüzel kişilerin zarara uğrattığı üçüncü kişiler bakımından oldukça büyük bir öneme sahip olan "Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması" kavramı kaynağını Türk Medeni Kanunu`nda yer alan dürüstlük kuralından almaktadır. Dolayısıyla kavramın uygulanabilmesi için keskin çizgilerle belirlenmiş sınırlar söz konusu değildir.

Kitapta, özellikle uygulamada yaşanan sorunlardan bahsedilmiş ve "Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması" kavramının yaygın hale getirilmesi amaçlanmıştır.