Perde kapandığında, alkışlayan yalnızca Tanrı`dır.
Tanrının Panayırı’na hoş geldiniz. Bu sahnede, kurtuluşu arayan günahkârlarla kendi trajedisini yazan azizler aynı curcunanın içinde kaybolur. Hafızasını yitirmiş bir adamın fısıltılarıyla geçmiş yeniden şekillenir, ölümsüzlüğün bedeli tarlalarla ödenir, bir müzisyen ruhunu alkışlara satarken, bir başkası ailesinin ruhunu ağaçlarda yaşatır. Muhammet Oğuzhan Yalçın, karakterlerini ilahi bir komedyanın ve insanlık dramasının tam ortasına bırakıyor. Ham, sarsıcı ve doğrudan diliyle, hakikati en çıplak ve en rahatsız edici hâliyle okurun karşısına çıkarıyor. Bu panayırda her köşe, bir günah çıkarma hücresine ya da bir infaz meydanına açılabilir.
Gerçekle sanrının, hafızayla deliliğin iç içe geçtiği bu öyküler, yalnızca birer anlatı değil; aynı zamanda kader, inanç ve fanilikle amansız bir hesaplaşmadır. Yazar, okuru karakterlerin ruhunda çürüyen yaralara, en masum anlarda bile pusuda bekleyen şiddete ve yüce olanın kıyısındaki çaresizliğe tanıklık etmeye davet ediyor. Varlığın bir sirke, hayatın ise Tanrı`nın kayıtsızca izlediği bir şova dönüştüğü bu dünyada, insan kendi varoluşunun ağırlığı altında ne kadar ayakta kalabilir?