“Attâr, pirimiz Attâr... Kendi aşkında, kendi ruhunda, Yaradan’ında yok oldun. Sesin çok uzaklardan, geliyor. Senin sesin, Sîmurg’un sesidir. Sîmurg’un kanat sesinin azameti tüm dünyayı sükûta sürüklüyor. Çok uzaklardan, Kaf dağlarından gelen bu ses, yüceliğin heybetiyle yalnızlığı terennüm ediyor. Bizim dünyamızdan uzlete çekilmenin nişanesi olan Sîmurg’un kanat seslerini senden başka kim işitiyor ve tekrarlıyor?”
Abdülhüseyin Zerrînkûb bu eserinde Ferîdüddîn Attâr’ın yaşadığı dönemi, hayatını, eserlerindeki derin anlamları ve irfan geleneğindeki yerini kapsamlı bir şekilde inceliyor. Attâr, kendi döneminin insanları arasında tüm mütevazılığıyla, sade bir isimle, yalnızca baba mesleği olan “Attâr” ile anıldı. Bugün ise dinî hikmet ve sufiyane irfan sahasında benzersiz bir zirve olarak tanınıyor. İbret dolu hikâyeleriyle, nazmının güzelliğiyle, beyan gücünün berraklığıyla Pirimiz Attâr’a selam olsun!