Halit Ziya Uşaklıgil`in unutulmaz eseri Sefile, okuru sefaletin ve çaresizliğin derinliklerine çekerken aynı zamanda insan ruhunun karmaşıklığına ışık tutuyor. Sultan Bayezid Camii`nin önünde, sert bir rüzgâr ve sağanak altında titreyen küçük bir dilenci kız olan Mazlume, hayatının dönüm noktasındadır. Ona yardım eli uzatan Mihriban Hanım, Mazlume`yi sefaletten kurtarıp sıcak bir yuvaya kavuşturma sözü verir. Ancak bu teklif, sanıldığı gibi sadece bir merhamet gösterisi midir? Yoksa ardında, küçük bir kızın masumiyetini kendi çıkarları için kullanmayı planlayan karmaşık duygular mı yatmaktadır?
Mazlume`nin, dilenci hayatına veda edip bilinmeyene doğru attığı ilk adımlar, okuyucuyu İstanbul`un arka sokaklarında, umut ve hayal kırıklığının kesiştiği bir yolculuğa çıkarır. Mihriban Hanım`ın evi, dışarıdan bir kurtuluş limanı gibi görünse de içeride Mazlume`yi bekleyenler, onun sefaletine bir son vermek yerine, yeni ve daha acımasız bir dünyanın kapısını aralar. Mihriban Hanım`ın kızı İkbal`in alaycı tavırları ve evdeki soğuk atmosfer, Mazlume`nin sadece fiziksel bir sığınak değil, aynı zamanda duygusal bir boşluk içinde olduğunu gözler önüne serer. Sefalet ve umudun iç içe geçtiği bu hikâye, bizi insanlığın en derin çelişkileriyle yüzleştiriyor. Mazlume, bu yeni ve acımasız dünyada kendi sesini bulabilecek midir? Yoksa bir kez daha sessiz bir kurban mı olacaktır?