Hayat, genellikle sıradan olayların peş peşe dizildiği bir süreçtir. Güneş her sabah doğar, insanlar işe gider, akşamları yemekler yenir ve her şey olağan akışında devam eder. Ancak bu sıradanlık içinde, herkesin gözden kaçırdığı bir an vardır; işte o an, tüm hikâyenin başladığı yerdir. 
Firuze, hayatının yönünü kaybetmiş bir gençtir. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi`nin koridorlarında, yaşamının en karanlık günlerinde bir umut arayışı içindedir. Zihninde yankılanan korku, panik ve çekingenlik duyguları arasında sıkışıp kalan Firuze; geçmişinde yaşadığı travmaların etkisinden kurtulmak için bu hastaneye gelmiştir. Hastanenin soğuk koridorları ve içinde bulunduğu durum, Firuze’yi beklenmedik bir içsel yolculuğa sürükleyecektir. Her adımında geçmişin gölgeleriyle yüzleşirken aynı zamanda, geleceğe dair umut dolu bir pencere aralamaya çalışmaktadır. Bu yolculuk sadece onun değil, aynı zamanda onu çevreleyen herkesin hayatına dokunacak bir hikâyeyi başlatacaktır.
Firuze’nin hikâyesi sıradanlığın ötesinde, her birimizin içinde barındırdığı gücü ve potansiyeli keşfetme serüvenidir. Geçmişin izlerinden kurtulmanın ve kendini yeniden inşa etmenin mümkün olduğunu gösteren bu hikâye, umudun ve yeniden doğuşun simgesi olacaktır.