Türkü söyleyen talebelerin ortasındaki talebe bir kartal gibi yükselerek dağın zirvesine çıkıyor, sanki gök tanrılarına meydan okuyordu. Bir anda hızla süzülerek yere iniyor, bacakları kartal pençesi gibi toprak tanrılarını kavrıyordu. Tüm bedeni kusursuz bir uyum içinde türküye eşlik ediyordu. Kapkara gözlerini bazen uzaklardaki tehlikeye, bazen de en yakınındaki avına dikiyordu.
Başını göğe kaldırıp gök tanrılarına zaferini ilan ediyordu. Aniden yere eğdiğinde toprağı avucunun içiyle şefkatle okşuyordu. Her hareketinde bedeni çifte su verilmiş kılıç gibi kıvrılıyor ve şaşılacak çeviklikte tekrar dikleşiyordu. Ben buradayım dercesine kollarını iki yana açıp insanları sevgiyle kavrıyordu. Beklenmedik bir çeviklikle hızlı bir şekilde kendi etrafında dönüp güneşi ve yıldızları selamlıyordu. Bir mızrak gibi dimdik dikiliyor, derin derin nefes alıyordu. Kendinden emin bir şekilde aniden bir dizini toprağın böğrüne koyuyor ve bir eliyle toprağın bereketini topluyordu.