Savaş, tüm gerçekleriyle büsbütün bir insanlık dramıdır. Tüm duyguları en saf hâliyle içinde barındırır; korku, cesaret, fedakârlık, dostluk, merhamet, sevgi, acıma, özlem…

Savaş olgusu insanlık tarihiyle başlar, muhtemelen insanlık tarihiyle de bitecektir. Tüm uluslar, insan toplulukları savaşı bir şekilde görmüş; yaşamış ve tarihsel süreç içinde ona kendince anlamlar yüklemiştir.
*Buyursunlar, bizim için savaş düğündür!*

H.Nihal Atsız

Savaşlarla doğmuş, savaşlarla yoğrulmuş Türk Ulusu’nun da bu çerçevede savaşa derin anlamlar yüklemiş olması kaçınılmazdır. Türkler çeşitli nedenlerle savaşmaktan çekinmeyişleriyle yüzyıllar boyunca yaşadıkları coğrafyada ünlenmiştir.

*Ecdâdımızın heybeti ma’rûf-ı cihandır Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır*

Namık Kemal

İşte, 21. Yüzyılda da durum bundan farklı olmayacaktır. Türk Hava Kuvvetleri tarafından sınır ihlali gerçekleştirdiği gerekçesiyle 24 Kasım 2015’te düşürülen Rus SU-24’ü, iki ülke arasında giderek yükselen tansiyon ve en nihayetinde Rus donanmasına ait gemilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz kıyılarını bombalamasıyla 16 Aralık 2016’da patlak veren savaş, iki ulusu yeniden karşı karşıya getiriyor.

Konu *Vatan* olunca her şeyi bir kenara bırakıp yaşadıkları yer için savaşmaktan çekinmeyen bir grup Türk gencinin serüvenlerini anlatan *Pusat: Kutlu Zafer* sizleri bu tarihî gerçek içinde sürükleyici bir maceraya davet ediyor.