Emile Zolanın başyapıtlarından Üç Şehir Üçlemesinin ilk kitabı olan Lourdes, okuru inancın ve şüphenin kesiştiği bir dünyaya davet ediyor. Roman, Rahip Pierre Fromenın, umutsuz bir ruh hâli içinde mucizelerin gerçekleştiği söylenen Lourdese yaptığı hac yolculuğunu konu alıyor. Burası, bir yandan ilahi şifanın umudunun filizlendiği kutsal bir mekânken, diğer yandan insan acısının ve kitlesel fanatizmin kaotik bir gösterisine dönüşmüştür. Pierre Froment, akıl ve bilim arasında sıkışıp kalmış, inancını yitirmiş bir adam olarak bu karmaşanın ortasında kalır. Hastaların mucizevi bir şifa için çırpınışlarına tanıklık ederken, inancın gücünü ve aynı zamanda yarattığı yanılsamaları sorgular. Zola, natüralist bir yaklaşımla, Lourdesin hem ruhani hem de dünyevi yüzünü, acımasız bir gerçekçilikle betimler. Kitap, dinin kurumsal yönlerini, inançtan beslenen ticari çıkarları ve insanlığın çaresizliğini cesurca eleştirir. Ancak bu eleştirinin ötesinde, insan ruhunun en derin korkularına ve umutlarına da dokunur. Lourdes;, bir yandan inancın ne olduğunu sorgularken, diğer yandan şüpheye düşmüş bir ruhun kendini bulma çabasını anlatır. Bu roman, inanç, bilim ve insanlık arasında süregelen kadim çatışmanın dramatik bir portresidir. Pierre Fromentın yolculuğu, burada, tüm mucizelerin kalbinde başlar. Zola, bizi bu büyük keşif yolculuğuna, her sayfasında sarsılarak eşlik etmeye davet ediyor.