Yıkıntılar arasında doğan aşk, her fırtınaya göğüs gerebilir miydi? Ya da en derindeki yaralar, geçmişin prangalarından tamamen kurtulabilmek için kaç bedel ödetirdi? Elif Yeşim ve Yiğit, şimdiye dek öğrendikleri tüm gerçeklerin en acımasız sınavıyla yüzleşiyorlardı.

Kader, pusulalarını kırdığında, yönlerini kim belirleyecekti? Yiğit’in geçmişi, sadece kendi ruhunda değil, Elif Yeşim’in de hayatında derin çatlaklar yaratmıştı. Aşkları, sadece kalplerini değil, tüm hayatlarını bir çıkmaza sürükleyen sırlar ve fırtınalarla sınanıyordu. Artık kaçacak yerleri kalmamıştı.

 
Önlerinde iki yol vardı: Ya parçalanmış pusulanın ibreleri gibi ayrı düşecekler, her şeyi geride bırakıp kendi yalnızlıklarına çekileceklerdi ya da enkazın ortasında, birbirlerine tutunarak, tüm kuralları yıkan son bir savaş vereceklerdi.

Bu, sadece bir aşk hikâyesinin sonu değil, aynı zamanda var olmaya, affetmeye ve son nefese kadar direnmeye dair bir hesaplaşmaydı. Çünkü bazı yaralar kapanmaz, bazı aşklar ölümsüzdür ve bazı savaşlar, ancak tüm kurallar yıkıldığında kazanılır.