Sağ yanda akarsuya yataklık eden, çoğu kez taştığı zamanlarda ona destek veren kıyıya vuran dalgalan dur diyebilecek bir güç vardı. Bu güç kocaman bir ak çakmak taşı öyle kolayca süpürülüp götürülebilecek cinsten değildi. Debisi az olan suları kendi bünyesinde barındırarak, yüksek ağırlıkta akıp giden akıntıyı durduracak, tonajı yüksek ak çakmak bütünüyle olunca akıntıyı durduracak taş kütlesi, büyük yaralar atlatabilecek güçlere göğüs veren büyük bir taştı bu. Suyun hızını her zaman o taş rahatlıkla keserdi...Çağlar`a “Alo,” deyişi bile özeldi. Seslenenin cırlak ve tutarsız değildi bu sesi... Yani daha önce duyduğu seslerden değildi. Karşılaştığı seslere benzemiyordu bu ses. Ne olursa olsun Çağlar`ı tanıyan, onu ana dili gibi çözmüş, istediği yere göre yönlendirebilecek başka dillerden kopmuş bir sesti. Öyle bir duruma gelmişti ki, Çağlar`ın duyduğu ses, her zaman ki seslerden değildi. Bu ses ne olursa olsun Çağlar`ı tanıyan, onu anadili gibi çözmüş, istediği yere yönlendirebilecek, başka dillerden kopmuş bir sesti. Çağlar o sesin kendisini inatla çağırmasını bekler gibiydi. Birkaç kez döndü, çevresine baktı. Ak çakmak nirengi noktasıydı, sağ yanında uçsuz bucaksız çam ormanları. Sol yanında da durma gücü olmayan, kendini bırakmış doludizgin yol yöntem bilmeden akıp giden ak köpüklere kendini gölge yapmış, delice çağlayan akarsu vardı.