Tükendi
Stok AlarmıŞanlıurfa`da kadınların toplumsal cinsiyet temelli baskılara nasıl maruz kaldıklarını, bu baskıları nasıl anlamlandırdıklarını ve buna karşı ne tür stratejiler geliştirdiklerini ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada araştırmanın demografik değişkenleri arasında hiçbir farklılık oluşturmadan Şanlıurfa`daki kadınların gündelik hayatlarında maruz kaldıkları toplumsal baskının, çok katmanlı, tarihsel olarak kökleşmiş ve kültürel olarak meşrulaştırılmış bir toplumsal cinsiyet rejimi içerisinde şekillendiğini ortaya koymaktadır. Kadının toplumsal konumu, yalnızca bireysel tercihlere, ailevi koşullara ya da ekonomik statüye bağlı olarak değil; aşiret yapısı, namus söylemi, dini referanslar, toplumsal denetim mekanizmaları ve ataerkil değerler sistemine bağlı olarak inşa edilmekte, ka- dınlık durumu ise bu yapılar aracılığıyla sınırlandırılmakta ve biçimlendirilmektedir.
Kadınlar açısından toplumsal baskı, yalnızca fiziksel ya da davranışsal bir denetim süreci olmaktan öte; tüm yaşantıya yayılan, sürekli ve çoğu zaman içselleştirilmiş bir gözetim rejimi olarak işlemektedir. Bedenin denetimi, bu baskı rejiminin en görünür boyutlarından birini oluşturmakta- dır. Kadının giyimi, oturuşu, ses tonu, bir mekânda bulunma süresi, bir erkekle yan yana gelmesi ya da dışarıda tek başına yemek yemesi gibi gündelik eylemleri; namus kavramı ve toplumsal saygınlık adına sürekli kontrol edilmekte, bu kontrol ise yalnızca aile üyeleriyle sınırlı kalmaya- rak komşular, akrabalar ve geniş aşiret yapısı tarafından da desteklenmektedir. Böylece kadın bedeni, yalnızca biyolojik değil; aynı zamanda sembolik bir varlık hâline gelmekte, aile ve aşiret onurunun taşıyıcısı olarak konumlandırılmaktadır.