Bir asır öncesinden kadınların toplumsal ve ekonomik bağımlılığını ele alan Gilman, geleneksel aile yapısındaki “ev hanımı” rolünün kadınları ekonomik anlamda nasıl erkeklere bağımlı kıldığını ve özgürlüklerini onların elinden nasıl aldığını inceliyor. Kadın ve Ekonomi döneminin önde gelen entelektüellerince “başyapıt” olarak nitelendirilmiş ve feminist düşüncenin temel taşlarından biri olmuştur. Marksist iktisat, sembolik etkileşimcilik ekseninde sosyalleşme süreçleri ve sosyobiyolojik yaklaşımlar gibi birbirinden farklı kuramsal geleneklerle diyalog hâlinde olan Gilman’ın toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik kuramı, eşitsizliğin her iki cinsiyet için de zararlı olduğunu, kadınların yaratıcılığını ve kişisel gelişimlerini engellediğini vurgularken gündelik işlerin profesyonelleşmesi ve ortak yaşam alanlarını içeren radikal çözümler sunar. Kadın ve Ekonomi, “ev içi”nin yalnızca özel değil, bütünüyle politik bir alan olduğunu dile getiren kökleri geçmişte, soruları ve cevapları bugünde yankılanan bir metin.