Tükendi
Stok Alarmıİsrail Devleti, 14 Mayıs 1948 günü resmen ilan edildi. Ancak bu durum, sadece bir siyasi sonuç değil aynı zamanda onlarca yıl boyunca süren edebi ve kültürel bir mücadelenin görünür hâle gelmesiydi. Siyonist edebiyat sadece bir ideolojiyi taşımakla kalmadı, o ideolojiyi kurdu, güçlendirdi, şekillendirdi ve bir devlet sahibi olmasına büyük bir katkı sağladı.
Herzl`in Yahudi Devleti, Moses Hess’in Roma ve Kudüs’ü, Hayim Nahman Bialik`in Katliam Şehri şiiri ya da Ahad Ha’am’ın kültürel çağrısı... Bunların hepsi bir bütün olarak, kolektif bir Siyonist anlatının parçalarıydı. Ve Siyonist romanlardaki kimlik arayışı, şiirlerdeki toprak özlemi ya da tiyatro oyunlarındaki yeni ideal (!) insan tipleri, dünyanın farklı yerlerindeki milyonlarca insanı Siyonizm’in haklılığına yani bir yalana inandırdı.
Kitap boyunca incelenen yazarlar, kendi anlatılarını güçlendirmek için gazeteler çıkardılar, dergiler ve yayınevleri kurdular. Yazdıkları metinlerin ve yaptıkları bütün işlerin tek bir amacı vardı. Filistin’e önce zihinsel bir dönüş sağlamak, ardından ise o dönüşü fiziken de gerçek kılmak. Bu nedenle Filistin’i daima boş bir arazi yani halksız bir toprak gibi sundular. Sahipsiz ve tarihi olmayan bir toprak. Çünkü bir toprak ancak boş gösterilirse, dönülmesi gereken bir vatana dönüştürülebilirdi.