Bir halkın sesi bazen susar, bazen haykırır. Bu roman, o haykırışın kalpten gelen fısıltısıdır.
Dilsiz Filozof Bedo’dan sonra kaleme alınan bu eser, yedi farklı karakterin yaşamından süzülen yedi güçlü hikâyeyle bastırılmış acıları, görünmeyen gerçekleri ve suskun vicdanları dile getiriyor.
Bağımsız gibi görünen ama tematik ve duygusal bağlarla birbirine örülmüş bu öyküler, insanlığın ortak yarasına dokunuyor.
Toplumsal eleştiri, psikolojik derinlik ve edebî anlatımın iç içe geçtiği bu anlatı; umutsuzluğun karanlığından umuda uzanan bir yolculuğun izini sürüyor.
• Sınır boylarında unutulmuş bir mülteci ailesinin yaşamla ölüm arasındaki sessiz savaşı…
• Aç bir çocuğun midesinden yükselen adalet arayışı…
• Ruhunu satmak zorunda kalan bir kadının içsel çığlığı…
• Mirza’nın varoluşa dair sorgulamaları ve suskun isyanı…
• Gurzu ile Xeco’nun hayatla inatlaşan dostluğu…
• Gaffar’ın hükmü altında kararan bir distopyanın gölgesi…
• Ve sonunda bir pencere… Yaralı bir umudun kıpırtısıyla aralanan, ütopyaya uzanan bir yol…
Bu roman, yalnızca bireyin değil, bir halkın içsel çatışmalarını, korkularını, özlemlerini ve hayallerini anlatıyor.