Flamenka`nın Hikâyesi, yalnızca Provans edebiyatının değil, tüm Batı Ortaçağ anlatı geleneğinin sınırlarını aşan bir eserdir. Ne Kelt mitolojisinden ne de Karolenj efsanelerinden beslenir; anonim halk hikâyelerinin izini de taşımaz. Bu roman, on üçüncü yüzyılın başlarında, görkemli saraylarda filizlenen incelikli bir yaşam biçimini resmetmek isteyen yetenekli bir kalem erbâbının elinden çıkmıştır. Yarım kalmış tek bir yazmadan günümüze ulaşan bu eser, yalnızca bir aşk hikâyesi değil, bir toplumun değerler sistemine de ayna tutmaktadır. Flamenka ile Guillem`in tutkuları, dönemin karmaşık âşıklar yasası çerçevesinde gelişir; arzuları, birer ritüel gibi incelikle işlenir. Fakat oyunun bedeli büyüktür... Cüretkâr kurgusu, zarif anlatımı ve karakterlerinin şaşırtıcı gerçekliğiyle Flamenka`nın Hikâyesi, hem bir dönemin son ihtişamını hem de aşkın zamansız gücünü bugüne taşıyan eşsiz bir yapıt.