Yaşanılan ve can sıkıntısı olan bu durumlar, sadece şiddetle kalmadığı gibi sosyal ve ekonomik hayatın ilişkisel alanını da karış karış kapsamı altına almış ve almaktadır. Gerçek adaletin olmadığı ve konuşulanların karşılık bulmadığı dünyada ve coğrafyamızda aldatmaya yönelik maskeli bir yaşam tarzı oluşmuş ve oluşmaktadır. Bütün bu olanlara bakarak; ‘’dünyada şiddet neden artıyor ve etkenleri neler olabilir’’? diye düşünmeden de edemiyoruz!.. Tarihi bir süreç içerisinde dünyada ve yaşadığımız coğrafyamızda oluşan ve gelişenlere baktığımız zaman; ‘dünya insanlarının, insani değerleri öne çıkaran, ilahi Kutsal Kitapların öğretilerinden, şeytani mantığın etkisiyle uzaklaşmış ve de hayatlarından çıkarmış olmaları, şiddeti geliştiren en önemli nedenlerden biridir’ diye düşünebiliriz!.. Her ne kadar tahrif olanı ve anlam değişikliğine uğrayanı olsada adalet içeren ilahi Kitaplardan uzaklaşılarak yaşanılan bu durum;dünya insanlarının vicdanlarının körelmesine sebep olmaktadır. Beşeri yasalardaki adalet ölçüsünün yetersizliği de zülmü ve vicdansızlığı ortaya çıkarmış ve dünya insanlarını kuşatma altına almıştır. Bireysel ve toplumsal yapılan katliamlara dünya ülkeleri seyirci kalmış ve de kalabilmekteler. Bu anlayış ve oluşumda elbette ki şeytan ve şeytanlaşmış insanların rolü büyüktür. Ayrıca emperyalistliklerini gizlemeye çalışarak, kendilerini gelişmiş ülkeler diye tanıtan ülkeler de bu kötü gidişatta büyük pay sahibidirler. Bu emperyalistler ülkeler; dünya ülkelerini sömürmek adına, en üstün değer olarak lanse ettikleri, ama gerçekte bozulma ve yozlaşmanın kaynağı olan laiklik ve demokrasi ideolojilerini, gelişmişliğin ve medeniyetin tek ölçüsüymüş gibi her an dillendirerek insanlara ve ülkelere dayatma ve pazarlama gayreti içindeler…