Tükendi
Stok AlarmıBazı kitaplar okunmaz, yaşanır… Bu kitap onlardan biri.
Mustafa Tatlı’nın kaleminden çıkan bu eser; bir çocuğun ezilmişliğinden, bir askerin vicdanıyla baş başa kaldığı anlara; bir kadının sessiz çığlığından, bir babanın suskun mahcubiyetine kadar uzanan gerçek bir yaşam yolculuğudur. Anadolu’nun yoksul ama onurlu topraklarında başlar; İstanbul sokaklarında verilen bir hayatta kalma mücadelesiyle devam eder.
Henüz çocuk yaşta kahvehane köşelerinde çalışır, ayakkabı boyar. Gençliğinde gazete dağıtır, lastik fabrikasında ve lokanta mutfağında ter döker. Hayatın yükünü sırtında taşıyan bu genç, yalnızca ekmeği için değil, onuru için de savaşır. Sokakta kalmış bir kadına ve dört yaşındaki çocuğuna uzattığı yardım eli, bu mücadelenin en sessiz ama en gür çığlıklarından biri olur.
Tüm bu ağır yüklerin altında ezilmemek için Jandarma teşkilatına katılır. Ancak bir görev dönüşünde üç silah arkadaşı —Ferit Yüzbaşı, Onur ve Ekrem— şehit düşer. Bu kayıplar, Kemal’in ruhunda kapanmaz yaralar açar. Psikolojik çöküş, korku nöbetleri ve tekrar eden kâbuslarla mücadele ederken, ilk aşkı Bahar’la olan ilişkisi de duygusal bir yıkıma dönüşür.
Ama Kemal susmaz. İçindeki sessiz çığlığı bastırmak için, arkadaşlarının intikamını almak üzere dağlarda tek başına bir mücadeleye girişir. Örgüt üyelerinin izlerini sürer; gece gündüz demeden, zorlu bir takip sonucunda hepsini tek tek tespit eder ve adalete teslim eder. Çünkü onun için bu mücadele sadece bir görev değil, vicdanın son sınavıdır.
Bu roman; çocukluk izlerinden emek sömürüsüne, kadın mücadelesinden sarsılmaz dostluklara, aşkın çöküşünden psikolojik kırılmalara ve hatta metafizik deneyimlere uzanan derin bir yolculuktur. Anlatımı yalın ama yürek burkucudur. Karakterler yalnızca birer kurgu figürü değil; gerçek hayattan çıkıp sayfalara yürümüş gibidir.
Okurken hissedeceksiniz ki; bazen insanın içindeki boşluk dolmaz, yerine başka bir şey konamaz. Ama hayat, her zaman bir şekilde devam etmeyi gerektirir. İnsan, en zorlu anında bile dönüp yeniden başlayabileceğini bilir. Belki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır; ancak sevmek, yaşamaya tutunmak ve yeniden hayata geçmek için her zaman bir kapı aralıktır.