Topraklarından koparılmış bir halk, bombalarla kararmış gökyüzüne sahip şehirler, ömrü tekerlekli sandalyede
ama ruhu dimdik ayakta bir adam… Bu kitap, Filistin’in yüzyılı aşan acısını, bir liderin ömründe yeniden okumanız için yazıldı. Şeyh Ahmed Yasin, yalnızca Gazze’nin dar sokaklarında değil, ümmetin kalbinde de yankılanan bir direniş çağrısıydı.
Çocuk yaşta mülteci oldu; çamur barakalarda ezberlediği ayetlerle yoksulluğu sabra dönüştürdü. Gençliğinde ağır
bir kaza geçirdi, tüm bedenini felce uğratan zincire rağmen, halkını özgürlük yolunda ayağa kaldıracak iradeyi
kuşandı. Camilerde kurduğu ders halkaları, fakirlerin sofrasına koyduğu ekmek, yetimlerin başına kondurduğu
şefkat eli, hep aynı davaya hizmet etti: Filistin’in onuru.
Ama sabır, bir gün sapan taşından barikatlara, oradan örgütlü direnişe evrildi. 1987’de Birinci İntifada kıvılcımını
yaktığında, o artık yalnızca bir öğretmen değil, Hamas’ın kurucu lideriydi. Zindanlarda yargılayanlara, “Bu mahkeme beni yargılayamaz; çünkü işgal gayrimeşrudur” diyerek meydan okudu. İsrail’in hedef listesinde en
üstte yer aldı; defalarca suikast girişimlerinden Allah’ın taktiriyle sağ çıktı.
Bu kitap, Şeyh Ahmed Yasin’in hayatını anlatırken, bir halkın tarihini de yeniden yazıyor. Her satır, Gazze’nin taş
duvarlarında yankılanan bir tekbir, Kudüs’ün minarelerinden yükselen bir dua, annelerin gözyaşında saklı bir
yemin gibi akıyor sayfalara. Burada anlatılanlar, sadece bir önderin hikâyesi değil; mazlumun duasının zalimin
tankını durdurabildiği bir direnişin ifadesidir.
Şeyh Ahmed Yasin’in ömrü, bedenin sınırlarını aşan bir azmin, toprağın hakkı olan özgürlüğün ve asla
yenilmeyen bir ruhun destanıdır.
Ve bu destan, hâlâ yazılmaya devam