Benzersiz Kızım’da, Guadalupe Nettel olağanüstü bir dürüstlükle gündelik hayatı olduğu gibi aktarırken bizleri gerçekten önemli olan yegâne şeyle yüzleştiriyor: yaşam, ölüm ve başkalarıyla aramızdaki ilişkiler. Tüm bunlar, bu romanın inceleyip derinleştirdiği annelik deneyimi üzerinden anlatılıyor.
Annie Ernaux
Nettel bu kitabında otuzlu yaşlarındaki iki kadının hikâyesine odaklanıyor. Feminist saiklerle, yaşamlarını anneliğe ve çekirdek aile mitine karşı kurgulayan iki gençlik dostunun fikirleri yavaş yavaş değişir: Laura anneliği özgürlüğünün önünde bir engel olarak görmekte kararlı gibi görünürken, Alina artık anne olma düşüncesine hiç de sıcak bakmıyor değildir. Dostlukları bu değişime direnebilecek midir? Alina’nın başına gelen benzersiz doğum deneyimi ve insan bilgisinin genel geçer sınırlarını aşan Ines okura çok önemli bir şeyi hatırlatır: Hepimiz bir benzersizliğin, tekil bir yaşantının içine fırlatılıyoruz. Fakat genel geçer bir muameleye maruz kaldığımızdan, bu benzersizliğimizi unutuyor -kendilerine fazlasıyla aşina olduğumuz için artık bizden saklanan köklerimize kör kalıyoruz.
2023 Uluslararası Booker Ödülü kısa listesine kalan Benzersiz Kızım tek kelimeyle düşündüren bir roman. Nettel sade bir dille yazdığı bu romanında bizi yaşam, ölüm, yas, annelik ve dostluk gibi temalar üzerine düşüncelere dalmaya çağırıyor. Çünkü kendisinin de dediği gibi: “Uyuyan bir bebeğe bakmak insanın kırılganlığı üzerine düşüncelere dalmaktır.”