“Ne zaman öğreniriz sevmeyi? Annemizin rahminde başlar mı bu yolculuk ya da onunla ilk göz göze geldiğimizde, babamız kucak açtığında, ilk yaramız öpüldüğünde? Peki aşkı kimden öğreniriz? Çocukluğumuzun ilk kahramanından mı, izlediğimiz filmlerden, okuduğumuz romanlardan mı? Yoksa milyonlarca ihtimal arasından birine denk gelerek mi? Bizi biz yapan büyüdüğümüz ev, genetik miraslar, anne babaları rol model almak mı yalnızca?”
Yüzyıllardır çözülemeyen bir bilmece gibi aşk. Tanımlara, kalıplara hatta dünyanın sınırlarına sığmayan bu üç harfli tohum, yazarımız Mine Çiğdem Özcan’ın satırlarında yeniden filizleniyor. Her kahramanın ayrı ayrı can suyunu verdiği bu filiz, çiçeklenerek rengârenk bir romana dönüşüyor.
Özcan’ın kelimelerle ustaca oyunu, akıcı, duru üslubu ise eseri, üzerine durup düşüneceğiniz leziz bir anlatıya dönüştürüyor.