Farklı bir dünyada asırlardır süregelen gizemli kehanetin, yerini bulma vakti gelmişti. Kadim güçler ve geçmiş, şu an ve geleceğin iç içe bulunduğu gerçeklik bir bütün olup Arpina`yı ağının içine almaya hazırlanıyordu. Kaderi asırlar önce şekillenmiş, ışıkla ruhu aydınlanan ama özünde karanlığın iz sürdüğü kayıp prenses.Arpina, kendisine paha biçilen tüm yükten, mirastan ve kaderden bihaber şekilde dünyamızda sürüklenip sonunda Los Angeles`a yerleşmişti. Bin bir türlü dolandırıcılıkla dünyanın öbür ucuna aldığı biletin onu dünyadan çıkarabileceğini bilemezdi. Türkiye`den, daha iyi bir gelecek için gittiği Amerika`daki sıkıcı ve beklentilerini alt üst eden hayatının aniden radikal bir şekilde değişmesi an meselesiydi. Kendi kanından biri onu bulup yardım çığlığıyla yakınarak Arpina`yı, henüz haberdar olmadığı gerçek diyarına götürdüğünde kaderin düğümleri çözülmüş olacaktı.
Artık o, Bağcılardan çıkıp gelen Arp değil, özüyle tanışıp elemental krallıkların hüküm sürdüğü Güç Boyutunu kurtaracak veya tüm diyarları yok edecek kadim kişi, kehanette bahsi geçen Arpina Cyrus`tı. Boyutun onu tanıma vakti gelmişti. Kendisinin de öyle.
Eşit olmayan bir dünyada kadın olmak zordu. Fakat bazı kadınlar kahraman doğup oyunun iplerini ellerine alırlardı.
Büyünün lanetli görüldüğü, cadıların asırlar önce mitik Yunan Tanrılarının savaşında yok edildiği, mitolojinin yepyeni bir solukla hayat bulduğu, son korsanın talihinin gizemle Arpina`nın kaderiyle iç içe geçtiği, yüce kralların karanlık bariyerlerin ardına hapsedildiği ve bir zamanlar ışığın hüküm sürdüğü diyarlarda artık ışığın kutsal olmadığı maceranın kalbine hızla atılan Arpina, Işık Ülkesi`nin izinden karanlığın gizemini çözüp dünyayı kurtarabilecek miydi?