Kader denilen şey aslında düşüncelerimizin bir tezahürü değil midir? Bazen korktuklarımız çıkar karşımıza. Bazen de neyden kaçıyorsak onun tutsağı oluruz. Dengeler şaştığında düzenimiz bozulur. Dingin sular bir anda bataklığa dönüşür. İçimizdeki bitmeyen o savaşlar zihnimizde kocaman yenilgiler yaratır. Birinin hikâyesi ötekinin sınavı olacaksa seçmediğimiz bu hayatı neden yaşıyoruz o halde? Doğduğumuz coğrafyada bize giydirilmiş bedenlerin içinde hapsolup yazılan hikâyenin kahramanı olarak rolümüzün hakkını vererek oynamalı ağır sınavlardan cesaretle geçmeliyiz. Aslında gerçek gibi görünse de yaşadığımız hayat zihnimizin bir oyunu, kendi yarattığımız dünyanın içinde sıkışıp kalan bedenleriz. Gerçek olan tek şey sadece aşktır. O ne rüya ne hayal ne de illüzyondur. Yaşamın ta kendisidir. Aşk, toplum baskısıyla ertelenen duyguların selinde boğulmadan sevdanın denizinde özgürce yüzmektir. Doğru seçimler ve doğru kararlar gerçek aşkın yolunu kolaylaştıran faktörlerdir.